İsmail Gül isimli bir gencin hikayesini anlatan bir video izledim. Aslında giyim davranış seçimleri, moda, İsmail'in seçimi üzerinden bugün toplumunun genel analizini yapan, çok düşünülesi detaylar barındıran bir içerikti.
Eşitlik, farklılık, özgünlük, görünür olmak, kendini iyi hissetmek, özgürlük gibi nice ihtiyacı birlikte ele alıyordu.
'Her gün uyanıp hayata karışmadan önce ilk yaptığımız şey giyinmek.' Ruh halimiz giyimimizi, bazen de giyimimiz ruh halimizi etkiler. Bu seçimlerin en derinindekiler de bize dair ne çok şeyi ortaya koyar. Bazen birisine benzemek, bazen aykırı olmak, bazen salaş, bazen çok elegant, vs. ana teması olur. Bazen de sadece bizizdir, kendine özgü farklı bir tarzı var denilen.
İsmail, Nişantaşı'nda bir bakkal çırağı. Janti İsmail ise lakabı.
Ismail; görünür olmak, değer görmek, iyi hissetmek istemiş. Bunun yolunu farklı olmaktan geçer olarak görmüş ve kimsenin artık seçmedigi takım elbiselere karar kılmış. Bu seçimin içini doldurmayı da seçmiş ama. Nezaketi, üslubu, insanlara hitap ederken özeni ile tamamlamış elinden geldiğince. Kendi ihtiyaç duyduklarını başkalarına sunarken bir değişim başlatmış sokak esnafı ve ahalisinde. Eşit görülmek ihtiyacı eşit görmekle işe başlatmış onu. Başkaları hâlâ eşit görmese de bunu sorun görmez olmuş. Nazik üslubu ile herkesi iyi hissettiren, beklenmedik anda saygı ve özenle karşılaşan insanlar iyi hissedip iyi birisi olarak görür olmuş İsmail'i de.
Benzer ihtiyaçlarla yola çıkarken kendi iyi halini maddi koşullarının ve pozisyonunun değişmesine bağlayan; 'gücü' artınca eşit olacağına, değerleneceğine inanma haline tezat olmuş onun yolu.
Aslında eşitlik, değer görme, farkedilme ihtiyaçları için seçilen yol tek fark eden. Olan koşulların içinde elindekiyle elinden gelenin en iyisini yapmak, emek harcamak... Ya da koşulları zorlayıp bir çıkış yolu bulma, bir açık delik olmasa da açacak bir yöntemle 'güç' sahibi olmak. O da genelde para, statü, vb oluyor malum. En tepedekilerin çoğuna paralel, toplumda görünür örneklerin çoğu bu durumda her alanda. O güzel Anadolu insanı, İstanbul hanımefendi ve beyefendileri, nesli tükenen varlıklar.
Ya peki İsmail ve yolu? Yorucu, iyiden yana, zaman kaybettiren, sonuca götürmeyen bir yol diğer yan yolu seçenler için. Çünkü kalp işi. Vicdanen başını yastığa koyduğunda huzurlu olma işi. Kazandığı üç kuruş, ettiğine karşılık aldığı iki çift güzel söz, bir bahşiş, bir gülümseme onun aradığı eşitlik, değerli olma hissine eş.
Bu durumda İsmail ve yolu kıymetli benim gözümde, hem de çok.
Çalmadan, hak yemeden, kimseye madden, fiziken, ruhen yara vermeden; bir çıkış yolu bulmak için suç işlemeden, hayatının içinde kendini değiştirerek hayatında değişim başlatma çabası içinde. Eğitim alamamış, okuyamamış, imkanları izin vermemiş olmasına karşın seçimi iyiden, nezaketten, güzelden yana.
Kalbi açık ve hayat ona kalbine göre getiriyor ihtiyaç duyduğu takdiri, sevgiyi. Ben kendi adıma ona büyük saygı duyuyorum. O eski beyefendiler gibi olma gayretiyle farklı olmasını, sonunda şifa bulmak ve kendi gerçekliğine ulaşma yolu olarak temiz yolu seçmesinden dolayı teşekkür ediyorum. Küfür, hakaret, şiddet, güç gösterileri, her an yasayı hiçe sayan yasa koyucu, uygulayıcı, bürokrat, vatandaş sesleri içinde senin sesini duymak şaka maka şehrin içinde arada duyulan kuş cıvıltıları gibi. Bana iyi geldi. Sağolsun.
'Güç' bende artık! diye çığlıklar atan ilkel varlıklar gibi değil, farkederek, bilinçli farkındalıkla ilerledikçe keşfetmek, değişmek ve değişimi başlatmak gibi gerçek bir gücü var İsmail'in. Giyimi, renklere olan sevgisi, gösterdiği özeni, aksesuar eklentilerinde fazlalıklardan sakınışı, ayırdığı zaman... Hepsi o kadar anlam yüklü ki. Sevgisi ve iyiye, doğruya inancı, saygısı, hayata kattığı renk... Her biri çok ama çok özel.
Figen Özal
Comments